MEHMET EMİN ESEN
Genel Başkan Yardımcısı (Basın-İletişim)
meminesen@memursen.org.tr
Kapıya Dayanan Çözüm
02.10.15, Friday
Herkesin kendi mecrasına, ideolojisine, önceliğine ya da belirlediği bir parametreye bağlı olarak “Güneydoğu Sorunu”, “Kalkınmışlık Sorunu”, “Kürt Sorunu” veya “Terör Sorunu” diyerek isimlendirdiği, otuz yıllık maziye sahip, ülkenin ve milletin tamamına şu veya bu şekilde etki etmiş bir sorunun çözüm eşiğindeyiz.
Adı ne olursa olsun bu devasa sorun, otuz yılda 30 binden fazla insanımızın ölümü, milyarlarca dolarlık milli kaynağın harcanması, toplum kesimleri ve bireyler arasındaki temasın ve empatik iletişimin önemli oranda azalması gibi hiçte küçümsenmeyecek bir bedeller zinciri üretti. İnsanı, hayatını, haklarını ve hepsinden önemlisi insan onurunu hiçe sayan zeminlerin, kurumların, örgütlenmelerin ve derin devlet yapılanmalarının varoluş ve yok ediş hikayelerini de içinde barındıran bu sorun, temelde bu toprakların temel dinamiğini oluşturan farklılıklarda birlikte yaşama ve farklılıklarla kardeş kalma iradesini hedef alan PKK terör örgütünü ve onun eliyle üretilmiş terör eylemlerini de türevi olarak sahaya çıkardı. Terörün devreye girmesiyle birlikte sorunun kaynakları/nedenleri unutuldu sorunun sonuçları ön plana çıkarıldı. Otuz yıllık süreçte gerçekleşen hükümet değişikliklerine, bürokratik yapıdaki kurumsal değişimlere, bürokrat değişimlerine rağmen, sorunun nedenlerini tartışmaktan çözüme giden yolu araştırma aşamasına bir türlü geçilemedi. Sorun temelli bakıştan çözüm hedefli bakışa geçilememesi; sorunu derinleştirmeye, terör örgütünün kurumsallaşmasına ve terör eylemlerinin daha geniş bir sahaya yayılmasına kapı araladı.
Şüphesiz, sorunla mücadele edildi. Ancak, mücadele güvenlik tedbirleri ve politikaları sarmalına dönüştü. Yıllarca terörle mücadeleyi, örgüte daha fazla kayıp verdirme ve bu surette örgütün çöküşünü sağlama yöntemlerinin kullanıldığı güvenlikçi bir perspektifle yürütüldü.
Güvenlik politikalarının önüne, hiç olmazsa yanına özgürlükçü yaklaşımları eklemleyemedik.
Sorunu çözmeye yönelik insan hakları ve demokratikleşme anlamında atılmak istenen iyi niyetli adımlar bölünme çabası olarak mimlenirken, bu adımları atma riskini alabilen siyasi aktörler ise ihanet suçlamasıyla karşı karşıya bırakıldı.
Diyalog ve empati kapılarının tamamen kapanmasıyla kısır döngüye dönen bu süreç, sorunun çözüme doğru yol almasını değil büyümesine, sorunun başka bileşenlerle tanışmasına kapı araladı.
İsimleri ve resimleri farklı, sayısı bilinmez gençlerimizi bu döngüye kurban vermek istemiyorsak, anaların ağlamasını sona erdirmek istiyorsak, bu kısır döngüyü kırmak ve sorunu çözmeye odaklanmak zorundayız. Başlangıçta da belirttiğim gibi, çözümün eşiğindeyiz. Çevremizdeki
bütün olumsuzluklara, Suriye`deki, Irak`taki kaosa, dünya ölçeğinde yaşanan siyasi, sosyolojik ve ekonomik bütün sorun ve çekişmelere rağmen, otuz yıllık bir sorunu kronikleşme evrimini tamamlamadan çözme iradesi ortaya çıkmıştır. Siyasi iradenin, sorunun çözümünü önemsemesi ve öncelemesi, sorumluluk ve risk alması çözüme özlem duyan herkesi, her kesimi umutlandırmıştır. Farklı kesimlerin temsilcisi, farklı ideolojilerin takipçisi olan farklı kişilik ve kimliklerin yer aldığı Akil İnsanlar oluşumu, çözümün paydaşı olma iradesine sahip olanların sanılandan daha fazla olduğunu gösteriyor. Çözüm Süreci olarak isimlendirilen bu süreç beklentilere uygun şekilde tamamlandığında, millete ve devlete ağır faturalar çıkaran büyük bir sorundan kalıcı olarak kurtulacağız. Bin yıllık ortak bir geçmişe sahip insanımızın eskiden olduğu gibi kimsenin kimseyi öteki ilan etmediği ve dışlamadığı, Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Alevi veya Sünni vb. farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü, herkesin eşit vatandaş kabul edildiği bu güzel vatan toprakları üzerinde aynı bayrak altında kardeşçe yaşamanın yeniden tesis edildiği bir zemini elbirliğiyle oluşturacağız. Artık milletin büyük bölümü, demokratikleşme süreci tamamlandığında, kardeşlik hukuku güçlendiğinde, terör bittiğinde, Türkiye`nin bölgesel ve küresel aktör olma önündeki engellerin kalkacağına inanmış durumdadır ve bu sorunların çözümü için büyük bir avantajdır.
Bu anlayış ve yaklaşımın bir sonucu olarak, dergimizin bu sayısını, Çözüm Süreci ile bu sürece yönelik etkileri de içinde barındırma ihtimali bulunduran Gezi Parkı eylemleri üzerinden Yeni Türkiye konusuna ayırdık. Yazılarıyla, çözüm sürenin ülkede oluşturduğu olumlu havayı kalıcı hale getirmek, kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmek, çözüme dair önerilerini paylaşmak, Gezi Parkı eylemlerinin nasıl okunması gerektiği ve neye tekabül ettiği konusunda farklı bakışlar oluşturmak noktasında değerli görüşleriyle katkı sağlayan yazım ve düşün insanlarına teşekkür ediyoruz.